İnsanlar bir ülkeden diğerine taşınıyor; bende işte evde o odadan bu odaya, evden bahçeye, bahçeden cam kenarına falan taşınıyorum. Aslında kalıplaşmış düzeni severim, çok değişikliğe gitmekten yana değilimdir fakat masa söz konusu olunca, bir üst güzel nokta varsa üşenmem taşırım sırtımda. Benim büyük, meşhur, turuncu bir masam vardır; sonradan onu beyaza boyamıştım hatta. İşte o devasa masa şu an, penceresiz bir odanın duvar kenarında duruyor. Bu yaz bir süre buraya adapte olmaya çalıştım ama defteri kitabı alıp ya bahçeye kaçtım ya da pencere kenarlarına.. Sonra da çözümü, en sevdiğim pencere kenarına, küçük bir masa koymakta buldum. İşte her şey böyle başladı ve bu durdurulamaz süreçte Neko şunları yaşadı:
1) Neko düşünüyordu: 'Burada ağaçlar çok güzel görünüyor! Oksijen geliyor beynime, baya hissettim şuradan geliyor. Kuş mu o öten, arı mı bu vızlayan? Vallahi her gün sahile sandalye çeker gibi çekiyorsun sandalyeyi Neko. Tamam, burada kitap okumak çok güzel de keşke yazabilsem! Ya buraya masa gelse baya iyi olur, baya çok iyi olur. Yapayım mı ki ben böyle bir şey? Olur mu öyle şimdi? Kalk kalk kalk, ne bekliyorsun Nekooo!' Ve bu düşüncelerin ardından, evde ki ona göre en güzel olan pencereyi, gözüne kestirmişti Neko. ⚯
2) Pencerenin açılmasını önlemeyecek yükseklikte, göze batmayacak büyüklükte ve kolay taşınabilir olan bir masa arayışına çıktı Neko. Bakılacak yer belliydi: kiler ve çatı katı. Yol boyunca (10 adım) ya bulamazsam diye düşündü.
3) Annesinin eski makyaj masasını görmüştü ve gözlerinde kalpler belirmişti. Aynasını ve çekmesini söktü. Sökme işlemi derken, baya çata pata girişmişti masaya. Sonra çamaşır suyuyla bi sildikten sonra genel temizleyicileri atlamadı. Ufacık masa da Neko'nun temizlik takıntılarına merhaba demişti.
4) ♪ Tadaaa datdaradaaa, masa pencere kenarında yerini aldı, görevin büyük kısmı tamamlanmıştı.
5) Hadi bu masaya örtü bulalım, örtü yoksa kumaş bulup keselim bölümü. ✄ ✄ ✄
6) Ve en güzel kısım: 'ufacık masayı nasıl dekore etsem' kısmısı. Herkesin oturduğu bu ortak odada, öyle 'Maneki Neko' yayılması yapamayacağından, olabildiğince az eşya koyup sadelik işlerine girmişti Neko. Ondan bir sadelik zorlasan çıkmazdı, bu kadar olmuştu..
7) Güneş batarken ardında tepelerin, kahve içme zamanı geldi Manneki'nin. ☕
Ya işte yapmasam olurdu ama böyle hikaye de yazabiliyorum ben. Neyse masadan kareler gelsin.
Masanın daimi üyeleri: (Madde 6 ↑ )
Bantsız masa, bahtsız masadır. :D |
En minik, sade bitki olarak bunları buldum. |
Hattutaş'dan aldığım, yere göğe koyamadığım mühür. |
Poka Coffee'den verdikleri kahve bardağı, o şimdi bir kalemlik. |
'Kedili stampları artık şöyle her gün oraya buraya basmak istiyorum.' çıkarması. |
Burada ki ilk günlerimden. Chuckle: yeni sahiplendiğimiz köpeğimiz. Ben burada oturuyorsam ya kucağımda oturacak ya da yanımda oturması için hanımefendiye sandalye getirilecek. Ha yapmazsam durmadan havlar, ilginç üzüntü sesleri çıkarır, üstüme tırmanma çalışmalarına girer ve de asla pes etmez. Pencere önü dostluğu kurduk, azıcık çenemi çekiyor, olacak o kadar..
Dağıttım mı şöyle dağıtıyorum ama işim bittiğinde hemen topluyorum.
Ve son olarak diyeceğim: ''Ömür kısa, taşının cam kenarlarına..''
Hoş kalınız.. ^^
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder